İbn Kayyım der
ki: Zikir, Allah’a dost olmanın belgesidir. Bu belge kendisine verilen, O’na
ulaşır; verilmeyen ise O’ndan uzaklaştırılır, mahrum bırakılır. Zikir, mümin
kalplerin azığıdır. Müminler ne zaman zikirden ayrılır uzaklaşırsa, bedenleri
kalplerin kabristanına dönüşür. Zikir, müminlerin ülkelerini imar edip bayındır
hale getirir. Müminler ne zaman zikri ihmal ederse, yaşadıkları ülkeler harabeye
dönüşür. Zikir, müminlerin yol kesicilerle savaştıkları sağlam silahtır; yolun
sıcak alevini söndürdükleri sudur; hastalıklarının ilacıdır. Onu terk ettikleri
an, kalp hastalıkları tekrar nükseder. Zikir, amaca ulaştıran sebeptir;
müminlerle gaybı çok iyi bilen yüce yaratıcı arasındaki bağ ve ilişkidir.
Şair der ki:
Hastalandığımızda,
Sen’in zikrinle tedavi oluruz
Ama bazen zikri
terk edince, yine hastalanırız.
Müminler,
başlarına gelen afetleri zikirle savar ve sıkıntılarını onunla giderirler.
Musibetlerin ağırlığı zikirle hafifler. Belalar üzerlerine gelince, hemen ona
sığınırlar; felaketlere uğrayınca, onunla korunurlar. Zikir onlar için içinde
serbestçe dolaştıkları cennet bahçesidir; yaptıkları ticaret sonucu elde
ettikleri mutluluğun ana sermayesidir. Zikir, üzüntülü kalbi sevindirip mutlu
eder; zikredeni zikredilene kavuşturur. Hatta zikredeni zikredilen haline
getirir.(Kendi benliğinden vazgeçer manasında.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder